Luadun’Dal Efsanesi üçlemesinin birinci kitabi Luadun’Dal Efsanesi: Kayıp Şövalye, bundan böyle Cinius Yayınları tarafından yayımlanyacağı için bağlantıları bu sayfadan kaldırılmıştır. Yakın zamanda yeni yayıneviyle ilgili bağlantılar bu sayfaya eklenecektir.
Anlayışınız için çok teşekkür ederim!
Luadun’Dal Efsanesi: Kayıp Şövalye

Tanrı-soylu Kral Tempius'un ölümünün ardından, çocuklarının taht mücadelesi Luadun’Dal’i felakete sürükler. Batıdaki Medietas Krallığı tahtına hükmeden Kraliçe Livia, kadim efsanelerde bahsi geçen ve yaratıcı tanrı Ephion tarafından dövülen, evreni ikiye bölen bir güce sahip olduğu söylenen Kayıp Şövalye’nin yadigârlarının peşine düşer. Bu kalıntıları ele geçirmek, Luadun’Dal’in doğusundaki ve batısındaki diyarlar üzerinde mutlak egemenliği mümkün kılabilirdi.
Kuzeyde Nordiborg’da Kral Claudius kız kardeşi Livia’nın peşinde olduğu tehlikeli sırrı öğrenir, tüm kaynaklarını ve kuvvetini Kayıp Şövalye’nin yadigârlarını bulmaya harcar. Güneyde Damanhur’u idare eden Milonia ise, bu sırrı tesadüfen keşfetse de, kardeşlerinin gölgesinde kalır.
Kader başlangıçta sıradan bir lejyon savaşçısı olan Guiscard’ı bu mücadelenin merkezine koyar. Guiscard, geçmişte lejyona hizmet etmiş balıkçı bir babanın oğludur. Ailesi, aslında bir zamanlar Kayıp Şövalye’nin lahdini bulmakla görevlendirilmiş kaşiflerdendir ve bu vazife, sonsuza dek onlara bağlanmıştır.
Guiscard’ın hayatı, babası Emery ve annesi Agnes’in bir suikast sonucu katledilmesiyle zaten parçalanmıştır. Artık Kraliçe Livia’nın lejyonunda hizmet eden bir savaşçı değil, bir efsanenin ağır yükü onun omuzlarına ondan habersiz binmiştir. Çok geçmeden, Kral Claudius tarafından seçilmiş kişi olduğu ortaya çıkar ve Kayıp Şövalye’nin efsanevi yadigârlarını bulma görevi Guiscard’ın görevi hâline gelir.
Onunla birlikte hayatta kalan birkaç dostuyla birlikte yola çıkan Guiscard, krallığı parçalayan kardeşlerin hastalıklı savaşı, kadim efsaneler ve Kayıp Şövalye’nin yadigârlarını bulma görevi arasında sıkışıp kalır.