Merhaba!
Savaşbüyücüsü adlı kısa hikâye, Tevos adlı bir savaşbüyücüsünün hüzünlü kısa macerasını konu edinmektedir. Bu kısa hikâyede, bir kara elf olan Tevos, alev duvarı büyüsünü öğrenip değerli bir madeni elde etmeye çalışmaktadır. Ancak aceleci, hazırlıksız ve düşüncesiz hareketleri zenginlik hırsını alevlendirmiştir.
İyi okumalar dilerim, sevgili okurlar!
Savaşbüyücüsü
Tevos, son birkaç altınıyla satın aldığı sağlam bir ceviz ağacının parçasından özenerek ürettiği asasını, ahşap masasına dayadı. Mumlar neredeyse sönmeye yakındı, evin içini loş bir ışık kapladı.
“Hmm. Neredeyse sönecekler,” dedi, Tevos. Sağ elini masanın üzerindeki sönmeye yakın iki mumun üzerine getirdi ve büyülü sözler söyledi. Eriyen mumlar saniyeler içinde yeniden yükseldi.
Tevos, daha önce denenmemiş bir büyü üzerinde yıllarca çalıştığından, böyle durumlarda evin bu masraflarından kurtulduğuna seviniyordu. Akademideki eğitimlerine henüz başladığı sırada, Leris Elres adında bir gezgin büyücüyle tanışması hayatını değiştirdi. Açık yaraların tedavisinde kullanılan büyü ile varolmayanı varmış gibi gösteren yanılsama büyüsünü birlikte kullanmayı Leris’den öğrendi.
Yirmi dört kış önce, kuzey krallığı ile batı krallığının muharebesinde savaşbüyücüsü olarak yer aldı. Onun muharebe tecrübeleri, orduda bulunduğu sırada kolay altın kazanmasını da sağlıyordu. Onun türünden birisi her zaman orduda savaşbüyücüsü olarak yer alabilirdi. Çünkü Tevos, Ultahar diyarında ikâmet eden bir kara elf soyundan geliyordu. Memleketi Kutrahn’dan edildikten sonra şansını yeryüzüne yerleşen kara elflerin memleketi Atros’da denedi. Kuzey krallığına hükmeden bir kara elf hanedanlığının ordusunda savaşa katıldığında henüz yüz yirmi üç yaşındaydı.
Savaşbüyücüsü olmak kolay değildi. Neredeyse her kasabada ve şehirde size çirkin gözlerle bakarlar, arkanızdan çirkin sözler söylerler. Tevos da bunları bizzat deneyimliyordu. Zira harp sırasındaki yıkım yaratan güçlerini kötüye kullanan pek çok savaşbüyücüsü vardı. İşte bu yüzden Tevos da bu durumdan dolayı aşağılanıyordu.
Yine de o daha ileriye gidip, yıkım büyüleri hakında daha güçlü olmak istiyordu. Büyücülerin bilgilerinin sınırsız olduğu söylense de hepsi için öyle değil. Bir savaşbüyücüsü edindiği büyü bilgisinden daha fazlasını ve daha güçlüsünü edinmek istiyorsa, geçmişte öğrendiği büyülerin eşdeğeri oranında kudret ödemesi gerekiyordu. Bu kural binlerce yıllık Ultahar diyarında hâlâ kabul edildiği için Tevos da bu zorunluluğu kabul etmek zorundaydı.
Şimdilerde Tevos, alev duvarı büyüsünü öğrenmek istiyordu. Handa baharatlı sıcak şarabını yalnız başına içerken, arka masadaki iki gezginin konuştuklarına kulak misafiri olduktan sonra bu isteği her geçen gün arttı.
“Doğu krallığından gelen tüccarların söylediğine göre, Deltarah Yanardağı patlamış,” dedi, kirli sakallı gezgin.
“Deltarah mı? Toprak ve alev büyücüleri akademisyenleri, o yanardağın aktifliğini yitirdiğini söylemişti,” diye cevap verdi, sarışın gezgin, şarabından bir yudum aldıktan sonra.
“Bu konu beni aşar, ama yanardağ patladıktan sonra değerli bir maden de kraterde yüzeye çıkmış,” dedi, kirli sakallı gezgin.
“Öyledir! Şu büyücülerin sözlerine de güvenilmez oldu. Şimdi o madenleri kendileri alır ve bir güzel satıp, kazandıkları altını da yerler!” dedi, sarışın gezgin.
“Öyle!” dedi, kirli sakallı gezgin, sinirle elini masaya vurdu ve şarabını içti.
İki gün sonra, son bir kese altınını alev duvarı büyüsünü öğrenmek üzere Leris Elres’i ziyaret etti. Alev duvarı, onu volkanın olası patlama etkisinden korumayabilirdi, ama ona kızgın lavlardan korunmak için iyi bir büyü olabilirdi.
“İşte. Hepsi burada, bana alev duvarı büyüsünü öğretmeni istiyorum. Burada bir kese dolusu, yüz yirmi altın var,” dedi Tevos. Belindeki keseyi çekip, Leris’in önüne, masaya fırlattı.
Leris, Tevos’un yüzüne alaylı bir gülümsemeyle baktı.
“Alev duvarı büyüsü mü?” dedi, yüzünde o tebessüm hâlâ dururken.
“Şimdilik bu kadar veriyorum, ancak birkaç gün sonra döndüğümde iki katını vereceğim,” dedi, Tevos.
“Olmaz. Benim savaşbüyücüleriyle işim olmaz,” dedi, Leris. Gözlerini penceresinden dışarı dikti.
“Bak, endişeni anlıyorum. Ancak bu büyüyü öğrenmem lazım, lütfen,” dedi, çaresizlik içinde, Tevos.
Leris, Tevos’a yaklaştı. Tevos, onun omuzuna anca yetişiyordu. Tevos’un gözleri, Leris’in göğüslerine takıldı. Göğüsleri, mavi ipek cübbesinin dekoltesinden taşacak gibi görünüyordu. Tevos, dikkatini tekrar toplayıp geri çekildi ve yüzüne baktı.
“Alev büyüleri yıkım getirir, eğer doğru ellerde değilse. Bunu riske atamam, Tevos,” dedi, Leris.
“Alev duvarı büyüsünün ne gibi bir zararı olabilir, söyler misin?” dedi, Tevos sinirle.
Leris, arkasını döndü ve bir sandalye çekti ve oturdu, sonra Tevos’a baktı.
“Sana en son öğrettiğim büyüyü hatırlıyor musun? Hani seni birçok masraftan kurtaran o büyüyü hatırlıyor musun?” dedi, Leris.
Tevos da bir sandalye çekti ve oturdu. “Bunun ne ilgisi var?”
“O büyünün amacı açık yaraları tedavi etmek içindi. Ancak sen bir başka büyüyle kaynaştırıp yapay bir diriltme büyüsü yarattın. Yeni büyüler yaratmak çok tehlikelidir, Tevos. Herhangi bir yıkım gücü olmasa bile zararlı olabilirler. Bu tür büyülerin kullanılması karşılığında bir şey ödemelisin.. Bunu yaparken çok dikkatli olmak gerekir, yoksa canına mal olur,” dedi, Leris sinirle. “Hem alev duvarı büyüsüyle ne yapmayı düşünüyorsun?” diye ekledi.
“Orası bende kalsın,” dedi, Tevos.
Leris iç çekti. “Bu son, Tevos.”
“Harikasın, Leris!” dedi, heyecanlı bir şekilde Tevos.
Tevos’un eğitimi acılı bir şekilde yaklaşık üç hafta sürdü. Alev büyülerini öğrenmek çok olay değildi. Hele ki, öğrenci disiplinli değilse bu daha da zor olurdu. Tevos’un acele davranışları yüzünden, kendi vücudunda bariz yanıklar oluştu. Nihayetinde, bu büyüyü öğrendi. Bir bedel karşılığında, ancak büyüyü kullanacağı yerde dikkati dağılırsa daha kötüsü olabilirdi.
Alev duvarı büyüsünü öğrendikten sonra, vücudundaki yaraların tedavisi için son kez kasabasındaki şifacıya gitti. Şifacıya ödemesini birkaç gün içinde iki katı şeklinde yapacağına dair söz verdi.
Tevos, şifacıdan sonra evine uğrayıp yolculuk için yiyecek ve içecek hazırladı. Yanına yedek kıyafetler de aldıktan sonra, atına atlayıp doğu krallığına doğru yola çıktı. Kuzey krallığının güneydoğu bölgesinde ikâmet ettiği için doğu krallığının kuzey sınırlarındaki Deltarah Yanardağı’na iki gece sonra ulaştı.
Atını yanardağın birkaç yüz metre uzağındaki bir hana emanet edip yayan olarak devam etti. Yanardağ gerçekten de huzursuzdu. Yer yer küçük depremler oluyor, gökyüzünden kül yağıyordu.
Nihayet, Tevos, birkaç saat sonra yanardağın kraterinin kenarına ulaştı.
Gezginlerin söylediği gerçekten de doğruydu. Kraterin yüzeyinde ortaya çıkmış, ışıl ışıl kırmızı ve turuncu renklerde parlayan, çeşitli büyüklüklerdeki aletrit adlı madenler vardı. Oldukça nadir bir maden olmasının sebebi, sürekli bir yanardağ patlamasının yaşanmamasıydı.
Tevos, hayatını kurtaracağına inandığı bu madenleri toplamak için alev büyüsünü yapmak üzere büyülü sözleri söyledi. İşe yaradı ve vücudunun etrafını alevden bir duvar sardı. Buna rağmen en ufak bir ısı hissetmiyordu. Dikkatlice kraterin içine doğru inmeye başladı.
Krater şu anda aktif değild, ancak depremler artçılarla devam ediyordu. Kraterden yükselen dumanların barındırdığı küller de yeryüzüne süzülüyordu. Tevos, kratere doğru inerken şiddetli bir sarsıntı yaşandı. Düşmemek için arkasındaki bir kayaya dayandı ve elleriyle sıkı sıkı tutundu. Sarsıntı yirmi saniye sonra geçti. Tevos, inmeye devam etti.
Bir süre sonra nihayet, kraterin zeminine ulaştı. Etrafında taşıyamayacağı kadar çok işlenmemiş aletrit madeni vardı. Aletrit madeni sırt çantasına koyamayacağı kadar binlerce derece sıcak olduğu için farklı bir yöntem denemeliydi. Refahını artırmak için birkaç aletrit madeni yeterliydi. Bu yüzden, etrafındaki aletrit taşlarına ellerini doğrultarak hepsini bir küme hâline getirmek üzere büyülü sözler söyledi. Birkaç dakika sonra birkaç kiloluk bir kütle oluşturacak şekilde aletrit madenlerini birleştirdi.
Aniden bir sıcaklık hissetti. Etrafındaki alev duvarı büyüsü aktif görünüyordu.
“Ne ters gitmiş olabilir ki?” diye düşündü içinden, şaşkınlık ve korkuyla karşık bir duyguya kapıldı. “Tehlikeye girmeden şu kütleyi kraterden çıkarsam iyi olacak,” dedi. Bu sefer sesli bir şekilde söylendi.
Kütleyi aynı büyüyle havaya kaldırıp geldiği yöne döndü ve yürümeye başladı. Birkaç dakika elindeki kütleyle birlikte yürüdükten sonra alev duvarı büyüsü etkisini yitirmeye başladı. Bunu fark edince korkuyla etrafına baktı. Vücudu ısınmaya başladı. Şiddetli bir sarsıntı daha yaşandı, ama bu sefer ki her saniye şiddettini artırıyordu. Birden Tevos’un etrafındaki alev büyüsü etkisini yitirdi. Tam o sırada, Deltarah Yanardağı şiddetle patladı.
Yanardağın patlamasını kuzey krallığının güneydoğu bölgesindeki Leris de gördü. Bu patlama öylesine şiddetliydi ki, sarsıntıyı Leris de şiddetli bir şekilde hissetti. O an aklına Tevos geldi. Gözlerinden yaşlar akmaya başladı, ağzı açık kaldı. Sesini çıkaramıyordu. Sanki donduğunu hissetti. Olduğu yerde öylece dikilip Deltarah Yanardağı’nın hiddettine tanık oluyordu.
“Tevos!” dedi, hıçkırıklarla.
Tevos’un zenginlik hayali Deltarah Yanardağı’nın hiddetiyle karşılaşmasının ardından hüsranla ve elbette bir bedel karşılığında son buldu.