Luadun’Dal’in İlk ve Tek Hükümdarlığı: Medietas Krallığı

Luadun’Dal, sürekli olarak batı ve doğu kadim diyarlarından yelken açan grupların istilasına uğruyordu. Bu gruplar bağımsız olarak bu diyara geliyorlardı. Yeni topraklar, yeni fırsatlar ve hükmetme arzusu bu insanları Luadun’Dal’e çekti. 

Nianne ve Lillen, Aedrunar ve Tuasang arasındaki kıtada yeni bir şehir kurdular. Bu sırada Nianne ve Tillus evlendi. Evlilikten bin yedi yüz yıl sonra, Tempius adında bir erkek çocuk doğdu. Nianne, Tillus ve Lillen bu şehri Tempius’a armağan ettiler. Buraya Luadun’Dal dediler.

Batıdaki kadim diyarlarda Ikrasil’in yeni krallığı Aedrunar vardı. Doğuda Ninhursag’ın hükmettiği Tuasang Krallığı yer alıyordu. İki kıtanın arasında ise Luadun’Dal vardı. Luadun’Dal’e Nianne hükmetti. Bundan sonra Valerivenill’de yeni bir dönem de başladı. 

Nianne ve Tillus, Tempius doğduktan bir süre sonra hayata gözlerini yumdular. Tempius tahttaki kontrolü ele aldıktan sonra, onun insanlar üzerindeki etkisi liderlik vasıflarını kuvvetlendirdi. Şehir kısa sürede refaha ulaştı ve batı deniziyle bağlantısı olan nehre kadar genişleyen yerleşim yerleri, şehre nüfus akınına sebep oldu. Nehre, denizlerin hanımı Ilendell’in adını verdiler. Bununla sınırlı kalmayıp, Tempius, şehre de merkez anlamına gelen Medietas adını verdi. Medietas’ın konumu, bu küçük köyün gelişip, büyük bir şehir hâline gelmesini sağladı.   

Medietaslılar, yüzlerce hatta binlerce yıl burada kaldılar. Bu sırada batıdan akın eden istilacılara karşı da mücadele ediyorlardı. Zamanla doğu kadim diyarlarından bağımsız olarak yazıyı, daha basit hâle getirmek için geliştirdiler. Böyle bir gelişimin ardından kendilerine ait alfabe oluşturdular. Medietas halkının yazdığı ve konuştuğu dil bir süre sonra bütün şehre hâkim oldu. Luadun’Dal tarihine geçen bu en eski yazı sistemi öncelikle iktisadi, dinî ve hukuksal konular için kullanıldı. Aynı zamanda, çok kısa bir süre hanedan kayıtları için de kullanıldı. 

Tempius, halkının her alanda gelişmesine önem veriyordu. Bu yüzden İlk Düşünce Okulu’nu kurdu. Medietas yazı sisteminin geliştirilmesi ve gelişiminin pekâlâ, bu okulun kurulmasında büyük etkisi vardı. Oluşturulan yeni lisan sayesinde, İlk Düşünce Okulu’nda okumaya ve alıştırma yapmaya yönelik kitaplar da hazırlandı. Bu okulun yöneticileri, gökbilimci Gallus başta olmak üzere, İlk Kraliyet Tapınağı’nın lideri Titus olmuştu. Ancak daha sonra, Gallus ve Titus, kendi alanlarında farklı işlere yönelince, Tempius’un eşi Herminia’nın da tavsiyesiyle Lucilia adından bir kadın İlk Düşünce Okulu’nun yönetimine getirildi. Lucilia, Herminia’nın en yakın dostuydu ve Medietas lisanını geliştiren kişilerden birisiydi. Öğrendiği yeni lisanla kendi düşünceleri, pastoral şiirleri ve bulunduğu toplum hakkında yazılar yazmaya başlamasıyla dikkatleri üzerine çekti. Bu azmi, Herminia ile Tempius’un güvenini ve ilgisini kısa sürede kazandırdı.   

İlk Düşünce Okulu’nda eğitimin ücretsiz olması, Medietas lisanı ve diğer bilimlerden tüm halkın yararlanmasında büyük rol oynadı.   

Birkaç on yıl sonra, Tempius, Titus’un önderliğinde Kraliyet Arşivi’ni kurdu. Bu arşivde sadece Titus’un üyeliğiyle başladıysa da, daha sonra on kişiden oluşan bir topluluk hâline geldi. Titus arşivlemeye, Tempius Hanedanlığı’nın kayıtlarını tutmakla başladı. Bu kayıtların tamamlanmasından sonra, Birinci Hanedanlık Dönemi de başlamış oldu. Daha sonra, Titus, arşiv üyeleriyle birlikte bir mitoloji oluşturdu. Bu mitoloji, Luadun’Dal’in bilinmeyen dönemlerini konu ediniyordu; Tarih Öncesi olarak adlandırdıkları kayıtların her biri, baştan sona doğru olmak üzere numaralandırıldı. Bu numaralandırma, daha sonra tekrar bu kayıtlara ihtiyaç olduğunda sıralamanın kolayca bulunmasını sağlıyordu.   

Tempius’un maceraperest ruhu merakıyla birleşince, Luadun’Dal’in birçok bölgesine ulaşma imkânı sağladı. Birinci Hanedanlık Dönemi boyunca, Luadun’Dal’in keşfi için, doğu kadim diyarından yelken açarken ona eşlik eden en iyi kâşiflerini görevlendiren Tempius, bu kâşiflerle birlikte özenle seçilmiş kişilerden oluşan küçük toplulukları da gönderdi. Tempius, yerleşime uygun bölgelerde yeni köyler kurulabileceğini ve oradaki kaynaklardan da yararlanılarak ileriye yönelik bir atılım yapılabileceğini düşünüyordu.   

Bu adımla birlikte denizcilik de gelişti. Denizciliğin gelişmesi, Medietas halkının deniz aşırı bölgelere doğru genişlemesini sağlamasından ziyade, gemi yapımını geliştirdi. Üretilen bu gemiler Luadun’Dal çevresindeki yakın adalara seyahatlerde kullanılıyordu. Ancak denizcilik, Tempius’un en küçük çocuğu Milonia tahta geçene kadar daha ileriye gidemeyecekti. 

Keşifler, bölgelerin coğrafik kayıtlarının tutulmasının yanı sıra, buralarda bulunan canlıların da incelemesini olanak sağladı. Böylece Medietas’a, Luadun’Dal hakkında daha fazla bilgi gönderiliyordu. Coğrafyanın hızlı gelişmesiyle ilk çalışmalar da bu dönemde başladı. Marcus Rullus adında bir kâşif, güneye yaptığı keşiflerde, ilerlediği bölgelerin suretini kayda geçirdi. Bu ilk hareketle birlikte Medietas’a gönderilen Luadun’Dal’in güney bölgesine ait harita büyük ilgi gördü. Böylece diğer kâşiflere de aynı kaydı tutmaları için haber gönderildi.   

Marcus Rullus’un böyle bir kayıt hazırlaması, Tempius’un emriyle, İlk Düşünce Okulu’nda haritacılık dersleri vermeye başlamasına vesile oldu.    

Marcus Rullus’un yerine atanan Oppius Lunaris ise daha sonra gittiği bölgelerin özelliklerini incelemeye başladı. Onun bu uğraşı, doğal afetlerin verdiği zararı en aza indirmek için çalışmalar yapılmasına ortam hazırladı. Gök bilimci olan Gallus da coğrafyadan yararlanarak, yaşadıkları dünya ile ilgili çalışmaların yanı sıra, arkadaşıyla birlikte iklimle ilgili sınıflandırmaları da yaptı.   

Tüm bunlar yaşanırken, Medietas hızla kalkınıyordu. Büyük bir şehir hâline geliyordu. Bir süre sonra, Tempius ve Herminia’nın Livia, Claudius ve Milonia adında çocukları doğdu. Bu üç kardeş, Medietas halkıyla birlikte İlk Düşünce Okulu’nda eğitim gördü. Lucilia’nın verdiği eğitimin ardından 20’nci yaşlarına vardıklarında, evlerine döndüler. Bu süreçte Luadun’Dal’e keşif için gönderilen kâşif ve haritacıların topladıkları bilgileri okuyabilme fırsatı buldular. 

Bir süre sonra Herminia’nın vefat etmesi dengeleri değiştirdi. Tempius, Herminia’nın bedenini, geleneklerine uygun olarak Ilendell Nehri yakınlarında sadece Tempius, Lucilia, Livia, Milonia ve Claudius’un katıldığı küçük bir törenle yaktı. Tan vakti başlayan bu tören akşam vakti tamamlandı. Herminia’nın külleri, Helen Nehri’nin batısındaki ormanın içindeki bir alana gömüldü. Tempius, inancı gereği, Herminia’nın küllerini gömmeden önce, ormanın en batısına ilerledi ve toprağı bir kraliyet askeri kılıcının boyu kadar kazdı. Külleri, kazdığı yere serpen Tempius, üzerinde hiçbir iz kalmayacak şekilde boşluğu yine toprakla kapattı. Daha sonra bu orman, Herminia Ormanı olarak anıldı.  

Kraliyet Arşivi, Herminia’nın ölümünden sonra doğum ve ölüm tarihlerini kaydetmeye başladı. 

Herminia’nın ölümünden sonra, Tempius ani bir şekilde şafak vakti öldü. Ölüm nedeni net olarak öğrenilemedi. Onun ardından boş kalan Medietas tahtına, Herminia’dan doğma en büyük çocuğu Livia geçti. Bir kadının Medietas tahtına geçmiş olması, halkın memnuniyetsiz hâle dönüştürmedi. İlk icraatı, aile isimlerinin kayıtlara eklenmesiyle ilgiliydi. Buna göre, ailenin reisinin ismi, o ailenin üyelerinin isimlerinin ardından gelecekti. Livia da, babasına ithaf Tempius ismini hanedanlığının ismi olarak duyurdu. Bundan sonra, Tempius Hanedanlığı’na dâhil olan herkesin isminin ardında, babasının soy adı yer aldı; Juli.  

Medietas’da olduğu gibi, Luadun’Dal’in diğer bölgelerinde de verimli toprakların bulunması için gönderilen kâşifler çok fazla ilerleyemese de, eriştikleri yerlerde, yanlarındaki göçmenler sayesinde iki yeni yerleşim yeri kurdu; kuzeyde Nordriborg ve güneyde ise Damanhur. Doğudaki Yanghea şehri, doğu kadim diyarından göçen insanlar tarafından kuruldu. Bu dağılımın ardından, Tempius’un ölümünden sonra tahta geçen kızı Livia Juli, Medietas’da olmasa da Nordriborg ve Damanhur bölgesindeki şehirlerin hoşnutsuzluğunu artıracak yasalar çıkardı. Yavaş yavaş huzursuz hâle gelen iki şehir, kendi egemenliklerini ilân etmek istiyordu.   

Claudius, Medietas’a bağlı olması gereken Nordiborg’un bağımsızlığını ilan etti. Bu hareketiyle, başta Livia olmak üzere, en güneydeki Damanhur şehrinin yöneticisi Milonia’nın da dikkatini çekti.   

Kraliçe Livia, Claudius’un Nordiborg’daki bağımsızlığını ilan etmesinin ardından hızlı hareket etmedi. Claudius’u her ne kadar anlaşmaya çağırsa da, Caludius, bu görüşmeyi reddetti. Claudius, Kraliçe Livia’ya bir elçi göndererek, tahtı kendisine devretmesini talep etti. Gönderilen mektupta, krallığın kendisine devredilmemesi durumunda, ülkesini büyük bir savaşa sürükleyeceğini belirtti.   

Kraliçe Livia, erkek kardeşinin gönderdiği bu talebi geri çevirdi ve karşı bir anlaşma sundu. Bu anlaşmada, Medietas tahtının da sunulduğunu düşünen Claudius, maddeleri okuduktan sonra ret mesajı göndererek, Kraliçe Livia’ya savaş açtı.   

Livia, Milonia ve Damanhur şehrinin ordusunu bu savaşa çekmek için Milonia’ya elçi gönderdi. Milonia, Medietas’a seyahati sırasında Hayalet Ada yakınlarında rahatsızlanarak ve savaşa en yakın dostu Wenefreda’yı ordusunun liderliğine atayarak gönderdi. 

Birkaç hafta sonra, Yağmurlu Bahçe adlı bölgede büyük bir muharebe meydana geldi. Luadun’Dal’in ilk büyük muharebesi çok kanlı sonuçlandı. Her iki taraf da büyük kayıplar verdi. Ancak bu son değildi. 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.