Luadun’Dal Efsanesi Üçlemesinin Üçüncü Kitabı Üzerine

Luadun’dal Efsanesi: Kayıp Şövalye adlı ilk fantastik romanım yayımlandığında ilgiyle karşılandı. İlk romanım Mart 2020 yılında yayımlandı. Romanım yayımlandıktan sonraki üç sene bir hayli yorucu geçti. Ancak, bu süre içerisinde çok fazla şey öğrendim. Yaşadığım acısıyla, tatlısıyla tüm yaşananlar bana katkı sağladı. Böylece Nisan 2023’te ikinci romanım, Luadun’Dal Efsanesi: Kızıl Çöl Yaprakları, yayımlandı. Dürüst olayım, en azından çevremdeki pek çok kişiden olumlu yorumlar aldım. Öncelikle, kitabı okuyup değerli yorumlarını esirgemeyen tüm okurlarıma teşekkür ederim.

Bugün haberini paylaşmak istediğim konu Luadun’Dal Efsanesi serüveninin üçüncü kitabıyla ilgili olacak.

Hatırlarsanız, 21 Ocak 2021 tarihinde paylaştığım ‘Luadun’Dal Efsanesi Üçlemesi Hakkında‘ adlı gönderide ikinci ve üçüncü kitabın olası içeriğinden bahsetmiştim.

Luadun’Dal Efsanesi’nin ikinci kitabı Luadun’Dal’de son yaşanan olaylardan üç kış sonrasını, yani 272 yılını konu ediniyor. Luadun’Dal’de 272 ve 298 yılları arasındaki 25 kışın geçtiği dönem iç karışıklıkların ve istikrarsız durumların yaşandığı dönem olarak bilinir. Bu yüzden, ikinci kitapta bu karışıklıkların başlangıcına da yer vermek istedim. Ancak, üçüncü kitap, bu karışıklıklara konu olmaktansa, efsanenin kaldığı yerden devam edeceği 298 yılından başlayacak. Bunun sebebi, dünyanın aslında stabil bir dönemi olmadığını, sürekli değişim içerisinde olduğunu göstermek istiyorum.

Luadun’Dal Efsanesi Üçlemesi Hakkında

İkinci kitap, Luadun’Dal Efsanesi: Kızıl Çöl Yaprakları’nda bu konuda derinlemesine bir kurguyu sizlerle paylaşma fırsatım oldu. Bu kurgu Luadun’Dal’in politik, ekonomik, askerî ve toplumsal olaylarına değiniyordu. Öyle ki, ikinci romanı yazarken bu ağırlığı üçüncü romanımda biraz azaltmaya karar verdim. Zira sizleri efsanevi kurgunun içine daha fazla adapte edip, buradaki değişimi daha hafif bir şekilde hazmetmenizi istiyorum. Bu yüzden de üçüncü romanımda gidişatı sınırlar, savaşlar ve politik olaylardan çekip biraz daha karakterler ve kültürel değişimler yönüyle ele almayı planlıyorum. Yani, üçüncü romanımın 298 yılında geçeceğini ve Kayıp Şövalye Efsanesi’nin sonuna geldiğini de size buradan belirterek, tanrı soylu Kral Tempius’un kızı Kraliçe Milonia ve etrafında ona eşlik eden kahramanlar ve düşmanlarını yakından tanıyıp, Luadun’Dal’e etkilerini anlayıp, değişime nasıl yöne verdiklerini siz değerli okurlarım için yeni bir bakış açısıyla maceraya kapı açacağım.

Üçüncü romanımın ismini ve yayımlanma tarihini sizlerle paylaşamıyorum, zira yazmaya hâlâ devam ediyorum. Henüz tamamlamam gereken içeriklerin olduğunu belirtmeliyim. Sizlerin bu serüvende kendinizi kahramanların yanında hissetmenizi, onlarla birlikte düşünüp, onlarla birlikte olanlara tepki verip, onları hissetmenizi istiyorum. Bu hedefimi başarabileceğime inanıyorum ve sizlerin üçüncü romanımda Luadun’Dal Efsanesi’nin Kayıp Şövalyesi’nin son, ama Luadun’Dal’in de yer aldığı Valerivenill’in ilelebet devam edecek macerasını okumanız için beklentiyle heyecanlanıyorum.

Şimdi, ayrıca bahsetmek istediğim bir konu daha var. Burada kitap okuma alışkanlığıyla ilgili birkaç cümle yazmak istiyorum.

Türkiye Cumhuriyeti’ndeki günümüz kitap okuma oranları, bir hayli üzücü görünüyor. TÜİK’in verilerine göre, 2022 yılında araştırılan grubun %69’u kitap okumamış. Elbette ben istatistik uzmanı değilim, yani ben de resmi veriler ışığında sizlere bu verileri yazabiliyorum. Bununla ilgili resmi TÜİK verilerini içeriğe ekleyip sizleri sayıların içinde kaybetmek istemiyorum. Yine de incelemek isterseniz ilgili bülteni TÜİK’in internet sitesinde ‘Yaşam Kalitesi Modülü, 2022‘ başlığıyla inceleyebilirsiniz.

Ben ebeveynlerin çocuklarına kaliteli ve öğretici çocuk kitapları ve okutmalarını, bunu bir alışkanlık hâline getirmelerini destekliyorum. Her ne kadar bir sosyolog, psikolog ya da pedagog olmasam da insanların çevrelerine kitap okuyarak daha fazla yarar ve mutluluk paylaşabileceğini düşünüyorum. Bu yüzden, sıradan bir birey olarak, ebeveynlerin de akıllı telefonlarda, bilgisayarlarda ya da televizyon karşısında çokça vakit geçirmek yerine çocuklarıyla birlikte kitaplar okumalarının yararlı olabileceğini ve çocukların da kitap okuma alışkanlıkları edinmesini kolaylaştıracağını düşünüyorum. Bu uzun soluklu bir cümle oldu, kabul ediyorum. İnsanların ilgi alanı neyse o konuda kitap okumaları daha yararlı oluyor. Ancak, kitap okuma alışkanlığı edinmenin çok önemli olduğunu vurgulamak istiyorum. Ben gelecekte, kitap okuma alışkanlığının çok daha yükselmiş bir Türkiye Cumhuriyeti göreceğime inanıyorum.

Son bir ekleme daha yaparak bu yazımı sonlandırayım. Ben romanımı ve hikâyelerimi yazarken müzik dinlemeyi pek severim. Hatta şu an ne dinlediğimi de sizlere yazayım; Sleep Dealer adlı fevkalâde ezgilerle müzikler yapan bir post-rock grubunun My Own Universe adlı parçasını dinliyorum. Her bir ezginin tınısı zihnimde sanki önemli noktalara dokunarak benim yazdığım içeriğe büyük katkısı bulunuyor diye düşünüyorum. Öyle ki, müzik ve ruhun dansıyla ilgili kahramanlarıma hayat verdiğim bir hikâye de yazmıştım: Şakayık Şövalyesi. Şakayık Şövalyesi’ni de okumanızı çok isterim. Ne kadar ilginç değil mi? Aslında hayatımızın her anında olan, ama bizlerin en ufak çalkantılı anlarımızda bile ruh üfleyen şeyler hayatımıza yön veriyor.

Gerçekten de yaşadığımız her olay kendi notalarımızla doldurduğumuz bir müzik defteri olabilir mi? Ne dersiniz?

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.