“Kalbimde yağmurlar yağıyor,” dedi, adam. “Sessizliğimin çığlıklarını hapsettim hayaletlerle çevrelenmiş korkularımın arasına; sonbahar güneşlerinin soğuk ışıltısı aydınlatıyor kalbimdeki yalnız ormanı, hayaletleri ürkütmeden.”
Keçeleşmeye başlamış, gece mavisi rengindeki pamuk atkısını omzuna attı. Gözlerini güneyin parlak ay ışıklarının vurduğu ovada gezdirdi. Çimlerin üzerinde yer yer sisler vardı. Belli ki sabah vakti kırağı düşecekti.
“Nehirleri tutmak istiyorum,” dedi. “Nehirler,” diye yineledi, sesi titredi. “Kalbim sağır olmaya yüz tuttu.”
Ihlamur ağaçlarının süslediği bir nehrin kenarında beklerken, usulca ve sessizce dans eder gibi akan nehrin sularına baktı. Oturmak için elindeki ceviz ağacından, kuzey illerindeki romantik ve destansı bir balattan esinlenilmiş oymalar bulunduran bastondan destek aldı ve kabaca bağdaş kurarak oturdu.
Okumaya devam et