On iki öyküden oluşan Bir Hayalperestin Kaleminden Öyküler adlı e-kitabım Google Play Kitaplar’da yayımlandı.
Okumaya devam etEtiket arşivi: Kısa Hikâye
Bir Hayalperestin Kaleminden Öyküler
Bir Hayalperestin Kaleminden Öyküler adlı eserimde bu zamana kadar yazdığım, ama tutarlı bulduğum öykülerimi sizlerle paylaşmak istedim. Elbette bağımsız diyarlar üzerine yazdığım öyküler yok değil, ama şimdiye kadar hazır olduğunu düşündüklerimi sizlerle paylaşabilmenin heyecanını yaşıyorum.
Okumaya devam etLuadun’Dal Efsanesi Öyküleri
Luadun’Dal Efsanesi’ni yazarken ara ara boşlukları dolduran öyküler de yazdım. Bunlardan en belirgin olanı, aşağıda okuyacağınız Kumdaki Kanlar ve Kırmızı Yapraklı Çöl Ağaçları’dır. Çünkü bu öykü, Luadun’Dal Efsanesi üçlemesinin ikinci kitabının (Luadun’Dal Efsanesi: Kızıl Çöl Yaprakları) başlangıç noktası olmuştu. Hem ilk kitabın (Luadun’Dal Efsanesi: Kayıp Şövalye) hem de ikinci kitabın boşluklarının olduğu aşikar yerleri doldurabilmek için elimden geldiğiince vakit ayırıp, doğal olarak, bu boşlukları doldurmaya çalıştım. Kraliçe adlı öykü ilk kitapta Livia’nın başına gelenlerin ardından naaşının durumunu aktarırken, Milonia ile Wenefreda, Medietas Krallığı’nın müstakbel kraliçesi Milonia’nın geçmişine odaklanıyor.
Her ne kadar, ilgili öyküleri dikkate alınca, bunların bir yerde tamamlanması beni üzüyor. Gel gelelim, bu ilgili öykünün tamamlanmasıyla ilgili bir durum olduğundan her boşluğu dolduracak öykü yazma potansiyeli olan bir şey yazmak da bir zaman sonra garipleşmeye başlıyor.
Şimdi fark ettim de bir konuda buraya not bıraksam fena olmaz. Biliyorum, cümlelerim biraz uzun, ama bence okumaya başladıktan sonra noktalama işaretleri işimizi kolaylaştırıyor değil mi?
Her neyse, boşluk diyordum. Luadun’Dal Efsanesi de bir boşlukla başlıyor, adı üstünde; Boşlukta Başlayan Macera. Eserlerimdeki boşlukları doldurabilmek için potansiyel virgüller koymak beni bir yandan mutlu ediyor. Çünkü sizler için daha fazla şeyi yazma imkanım oluyor. Ben eserlerimde, size aktardığım öykünün dışına çıkma potansiyeli olan ve gidişatı bozacak, kendimce anları, ayrı öyküler hâlinde yazmanın daha mantıklı olduğunu düşünüyorum. Benim gibi düşünen var mıdır bilmiyorum, ama eseri uzatmaktansa ana konuya odaklanıp içeriği doğrudan vermek bazen doğru tercihmiş gibi geliyor.
İşte, aşağıda okuyacağını üç farklı öykü Luadun’Dal Efsanesi için yazdığım boşluk dolduran, kafalardaki soru işaretlerini gideren konulara odaklanmaktadır. Nice boşluk olduğunu bilsem de size bir sır vereyim. Henüz paylaşmaya hazır hissetmediğim, geri planda bekleyen nice öykü var. Bu öyküler bir son değil sadece başlangıçtır, sevgili okur!
Luadun’Dal Efsanesi Öyküleri:
Milonia ile Wenefreda
Kraliçe
Kumdaki Kanlar ve Kırmızı Yapraklı Çöl Ağaçları
Kısa Hikâye: Paralel Opera
Val Monte, Ludum adlı hareketli bir şehrin sakinidir, yaşamını yazarlıkla yaşamını idame ettirir. Sıklıkla uğradığı bir barda ilginç hayat hikâyelerine sahip insanlarla tanışır ve bu kişileri eserlerinde ölümsüzleştirmeye başlar. Bu, onun için bir rutine dönüşür. Bir akşam aynı barda tanıştığı yayınevi sahibi Liza Karlon, Val’in taslaklarını okur ve onları yayımlamayı teklif eder. Elbette, bir şartı vardır; Val’in kendisiyle birlikte şehrin lüks semti Darlon’daki opera binasında operaya eşlik etmesidir.
Val Monte, Liza Karlon’u tanırken şehrin hareketliliğine direnmeye çalışır. Darlon ağır bir şehirdir; insanları, atmosferi ve binaları birbirine benzer. Liza’nın davetini kabul ederek operaya katıldığında şaşkınlığa uğrar. Onun için akıl almaz bir durum yaşanır. Perdenin kapanmasıyla birlikte Liza Karlon gizemi açıklar.
Val Monte, o günden sonra yazdıklarının sadece birer hikâyeden ibaret olmadığını, potansiyel bir geçit olduğunu keşfeder.
Luadun’Dal Efsanesi 3 Yaşında
Luadun’Dal Efsanesi: Kayıp Şövalye, 3 sene evvel bugün Cinius Yayınları tarafından yayımlandı.
Okumaya devam etKısa Hikâye: Kioku
Kioku, bir hatıradır. Bu öykü bir uyku arayışıdır. Yorgun bir zihne ve kalbe sahiptir. O dünyadan kaçış yolu olarak gördüğü uykuyu ararken, alelade tanıştığı bir kadının davetsizce masasına oturmasıyla hayatın getirdiği acı tat hakkında düşünmeye başlar. Bu gizemli karşılaşma, adamın kendini sisli bir ovada bulduğu, anlamlı bir yolculuğa dönüşerek hayatın ince çizgileri ve seçimleriyle ilgili derin bir keşife çıkarıyor.
Okumaya devam etKısa Hikâye: Mavi Lagün
Mavi, benim en sevdiğim renktir ve genellikle tüm öykülerimde, romanlarımda ve senaryolarımda kullanırım. Bu öyküye ilham veren şey de mavi oldu.
İnsanlar olarak modern dünyanın karmaşasından uzaklaşmak istediğimizi düşünüyorum. Her ne kadar, modern yaşam olmasa yapamayız desek de, bizi biz yapan doğayla barışık yaşamak aslında demek istediğim.
Mavi Lagün, modern dünyanın karmaşasından uzakta, doğanın gürültüden uzak ve iç ısıtan kollarında bir yaşam süren bir çiftin gözünden, insanın kendi iç dünyasında bir liman bulma arayışını konu edinir. Öykü, kendi içinde bir öyküyü de barındırır. Savaş ve zorluklarla dolu bir dünyada güzelliği arayan bir seyyahın, Mavi Lagün’ü keşfetmesi ve ona isim vermesiyle, bireysel keşiflerimizin ve anlam arayışlarımızın ruhsal bir yolculuğa dönüşmesini işler.
Kısa Hikâye: Nehirleri Tutmak
Hiç kalbinizde yağmurların yağdığını hissettiniz mi? Genellikle hüzne kapıldığınızda olur. Yağmur toprakta yol olur gibi vücudunuzu sarar.
Nehirleri Tutmak, kalbinde yağmurlar yağdığını düşünen, yalnızlık ve hayaletimsi korkularla çevrelenmiş bir adamın, yorgun ruhunu dinlendirmek için bir nehrin kenarında kendini derin bir iç yolculuğa bıraktığı bir anıyı konu edinir. Bu yolculukta, unutmak istediği şeylerin aslında en mutlu anıları olduğunun farkına varır.
Bir boynuzu hayatının savurganlığıyla kırılmış tek boynuzlu bir geyikle karşılaşır ve nehirlerin kendisini taşıdığını söyler geyik. Sanki karanlığın onu eski bir dost gibi kucakladığı bir sonla karşılaşır.
Kısa Hikâye: Ihlamur Kokusu
Ihlamur Kokusu, sanatın ve sözcüklerin gücünü aşıp, sevginin iyileştirici ve dönüştürücü gücünü merkeze alarak sizi bir yolculuğa çıkarır. Burada, Ozanlar Kraliçesi Iorwen’in yaşadığı olayları görürüz. O müziğiyle insanları etkileme yeteneğini aşmıştır artık ve fedakarlıklar yaptığı bir serüvene atılır.
Siz okurken, müziğin ve şiirin ötesinde, iki insanın birbirine duyduğu bağlılığın bir mucizeyi nasıl mümkün kıldığını anlarsınız. Aslında gerçek şifa, o çok büyüttüğümüz sözüm ona mücevherlerin büyüsünde değildir, sevginin insanlar arasındaki en güçlü bağ olduğu gerçeğinde yatar.
Kısa Hikâye: Ejderha Nefreti
Bir zamanlar hüküm süren kralların ve kraliçelerin yerini ejderhaların aldığı bir diyar düşünün. Burada insanların, duyarsız ve arsız gücünü ve otoritesinin doğasını sorgulayan ejderhalar vardır.
Savaşın eşiğinde olan bir şehirde, bir savaşçı ve ozan Lena’nın, krallığın düşüşünü ve Ejder Kral’ın yükselişini ele alan şarkısıyla, bireysel yeteneklerin ve sanatın tarihin akışını değiştirmedeki rolünü keşfediyorsunuz.
Bu diyarda nice krallar ve kraliçeler düşmüştür, ardından yine de filizlenerek yeni bir düzenin kurulmuştur. Buradaki serüven sizi sadece bir gizemli bir entrikanın beşiğine değil aynı zamanda güç, sadakat ve aşk kavramlarının da sınandığı, derin bir dönüşüme taşır.