Yazar arşivleri: Deniz Kocatürk

Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

Deniz Kocatürk hakkında

Kendi dünyamın hikâye anlatıcısıyım ve bu dünyada yaşanan hayali olaylarla ilgili romanlar ve hikâyeler yazıyorum. Bütün hikâyelerim Luadun'Dal Efsanesi ile ilgili değil, ve yazdığım her içerikte insanlara olumlu bir şekilde yön vermeyi hedefliyorum. Hem insanların hayatlarına hem de dünyaya eserlerimle olumlu yön vermek, mutluluk ve anlam katmak istiyorum.

Ecem’in Yolculuğu: “Herhangi Bir Kız ya da Değil”

Bugün size pek değerli bir arkadaşımın kitabından bahsedeceğim. Bir insanın hayata dair bakışına rehber olabilecek bir eser yarattı. Öyle ki, yaptığı iş çok da zor, bundan bahsedeceğim.

Öncesinde bir şey söylememe izin verin. “Daha önce Loreena McKennitt dinlediniz mi,” diye soracağım, ama herhalde en azından bir şarkısını dinlemişsinizdir. Benimki de soru! Düşüneyim… Loreena McKennitt’in Elemental albümünü dinlediniz mi? Elemental, McKennitt’ın sıra dışı ve büyüleyici sesiyle âdeta sizi alıp bambaşka diyarlara götürüyor; kâh bir bulutun üzerinde, kâh su damlalarının yarattığı kümeler üzerinde, kâh da yeli hissettiğiniz, ama göremediğiniz gücüyle yolculuk ettirdiği şarkılardan oluşuyor. Hani diyordum ya,”Ben bir şeyler yazarken, arkada bir şeyler dinlemezsem yapamıyorum,” diye, işte size bu satırları yazarken, Loreena McKennitt’ın Elemental albümünü dinledim. Çünkü aşağıda bahsettiğim Herhangi Bir Kız ya da Değil kitabını, şarkıyla bütünleştiğini hissetmeseydim anlatamazdım.

Okumaya devam et

Siz de yazıyor musunuz?

Eydís Evensen dinlerken elim hep bir şeyler yazmak için klavyeye düşüyorsa da yazmak istediklerimi kafamda toparlamama rağmen yazamıyorum. Aslında yazamıyor oluşum yazma kabiliyetimin olmamasından değil, daha çok istemiyormuşum da sanki beni incitecekmiş gibi hissediyorum. İnsanların yazdıkları edebi yazılarla, her ne kadar belli bir konuda yazsa bile kendilerinden bir parçayı da size aktarıyor. Yazarken bunun farkına bile varmıyorsunuz. Kendimden bir örnek verirsem daha rahat anlatabilirim, diye düşünüyorum. Yani, yazmakla ilgili kendimi burada biraz eleştireceğim.
Sizlere burada ders verebilecek kadar bilgi birikimim olduğunu sanmıyorum. Buna rağmen, uzun zamandır yazdığım için yazmanın benim için ne ifade ettiğini aktarmak istiyorum. Çünkü, hepimizin anlatmak istedikleri var, anlatmak istediklerimizi kurgu yoluyla ya da kurgu dışı edebi eserler yazarak aktarıyoruz. Bu güzel bir şey, çünkü birisine sözlü olarak açılmanın zor olduğu konusunda hem fikir olsak bile (bu arada bazılarımız öyle değil, ki bu da kötü bir şey değil) yazmak bazılarımızı çok daha rahat hissettiriyor. Yine de yazarak birisine anlattığınız bir duyguyu, konuşarak anlatmanın aynı duygunun ağırlığını taşıyabildiğine hep şüpheyle baktım. Belki de tam tersidir, çünkü yazarak da duygularımı aktarabildiğimi düşünüyorum. Biraz arada kalmışım gibi hissediyorum.
Şimdi, derin bir nefes alayım ve yavaşça vereyim. Evet. Sanırım hazırım…

Okumaya devam et

Bir Hayalperestin Kaleminden Öyküler

Bir Hayalperestin Kaleminden Öyküler adlı eserimde bu zamana kadar yazdığım, ama tutarlı bulduğum öykülerimi sizlerle paylaşmak istedim. Elbette bağımsız diyarlar üzerine yazdığım öyküler yok değil, ama şimdiye kadar hazır olduğunu düşündüklerimi sizlerle paylaşabilmenin heyecanını yaşıyorum.

Okumaya devam et

Luadun’Dal Efsanesi Öyküleri

Luadun’Dal Efsanesi’ni yazarken ara ara boşlukları dolduran öyküler de yazdım. Bunlardan en belirgin olanı, aşağıda okuyacağınız Kumdaki Kanlar ve Kırmızı Yapraklı Çöl Ağaçları’dır. Çünkü bu öykü, Luadun’Dal Efsanesi üçlemesinin ikinci kitabının (Luadun’Dal Efsanesi: Kızıl Çöl Yaprakları) başlangıç noktası olmuştu. Hem ilk kitabın (Luadun’Dal Efsanesi: Kayıp Şövalye) hem de ikinci kitabın boşluklarının olduğu aşikar yerleri doldurabilmek için elimden geldiğiince vakit ayırıp, doğal olarak, bu boşlukları doldurmaya çalıştım. Kraliçe adlı öykü ilk kitapta Livia’nın başına gelenlerin ardından naaşının durumunu aktarırken, Milonia ile Wenefreda, Medietas Krallığı’nın müstakbel kraliçesi Milonia’nın geçmişine odaklanıyor.

Her ne kadar, ilgili öyküleri dikkate alınca, bunların bir yerde tamamlanması beni üzüyor. Gel gelelim, bu ilgili öykünün tamamlanmasıyla ilgili bir durum olduğundan her boşluğu dolduracak öykü yazma potansiyeli olan bir şey yazmak da bir zaman sonra garipleşmeye başlıyor.

Şimdi fark ettim de bir konuda buraya not bıraksam fena olmaz. Biliyorum, cümlelerim biraz uzun, ama bence okumaya başladıktan sonra noktalama işaretleri işimizi kolaylaştırıyor değil mi?

Her neyse, boşluk diyordum. Luadun’Dal Efsanesi de bir boşlukla başlıyor, adı üstünde; Boşlukta Başlayan Macera. Eserlerimdeki boşlukları doldurabilmek için potansiyel virgüller koymak beni bir yandan mutlu ediyor. Çünkü sizler için daha fazla şeyi yazma imkanım oluyor. Ben eserlerimde, size aktardığım öykünün dışına çıkma potansiyeli olan ve gidişatı bozacak, kendimce anları, ayrı öyküler hâlinde yazmanın daha mantıklı olduğunu düşünüyorum. Benim gibi düşünen var mıdır bilmiyorum, ama eseri uzatmaktansa ana konuya odaklanıp içeriği doğrudan vermek bazen doğru tercihmiş gibi geliyor.

İşte, aşağıda okuyacağını üç farklı öykü Luadun’Dal Efsanesi için yazdığım boşluk dolduran, kafalardaki soru işaretlerini gideren konulara odaklanmaktadır. Nice boşluk olduğunu bilsem de size bir sır vereyim. Henüz paylaşmaya hazır hissetmediğim, geri planda bekleyen nice öykü var. Bu öyküler bir son değil sadece başlangıçtır, sevgili okur!

Luadun’Dal Efsanesi Öyküleri:

Milonia ile Wenefreda
Kraliçe
Kumdaki Kanlar ve Kırmızı Yapraklı Çöl Ağaçları

Kısa Hikâye: Paralel Opera

Val Monte, Ludum adlı hareketli bir şehrin sakinidir, yaşamını yazarlıkla yaşamını idame ettirir. Sıklıkla uğradığı bir barda ilginç hayat hikâyelerine sahip insanlarla tanışır ve bu kişileri eserlerinde ölümsüzleştirmeye başlar. Bu, onun için bir rutine dönüşür. Bir akşam aynı barda tanıştığı yayınevi sahibi Liza Karlon, Val’in taslaklarını okur ve onları yayımlamayı teklif eder. Elbette, bir şartı vardır; Val’in kendisiyle birlikte şehrin lüks semti Darlon’daki opera binasında operaya eşlik etmesidir.
Val Monte, Liza Karlon’u tanırken şehrin hareketliliğine direnmeye çalışır. Darlon ağır bir şehirdir; insanları, atmosferi ve binaları birbirine benzer. Liza’nın davetini kabul ederek operaya katıldığında şaşkınlığa uğrar. Onun için akıl almaz bir durum yaşanır. Perdenin kapanmasıyla birlikte Liza Karlon gizemi açıklar.
Val Monte, o günden sonra yazdıklarının sadece birer hikâyeden ibaret olmadığını, potansiyel bir geçit olduğunu keşfeder.

Okumaya devam et

Luadun’Dal Efsanesi ve Üzümlü Kek

Luadun’Dal Efsanesi de pek çok fantastik eserdeki gibi iyi ve kötünün mücadelesini anlatıyor. Gel gelelim, bu serüven sürerken okunan her bir satırın okurda bir anı canlandırması ve duygu hissettirmesi kolay bir şey değil. Herhangi bir finansal kaygıyla bir şey yazmak için kolları sıvamak ile insanlara bir öykü anlatmak, bir duygu hissettirmek ve başka pencerelerden bakarak da değerlendirme yapmalarına olanak sağlamak çok farklı şeylerdir.

O hâlde sizi biraz daha okumaya davet etmek isterim. Buyurun…

Okumaya devam et

Valerivenill’de Kültürlerin Evrimi

Valerivenill, zaman içinde birçok kültürün etkisi altında kalmıştır. Buraya farklı zamanlarda hükmetmiş krallıklar ve prenslikler, bulundukları coğrafyaya göre kendi kültürlerini geliştirmişlerdir. Bu kültürlerin birçoğu birbirinden ayrılıyorken, bazısı lokal geleneklerden ortaya çıktığı için benzerlikler de göstermektedir.

Okumaya devam et

Bir düşünün; anınızı ya da herhangi birisinin anısını satın alabilir misiniz?

Philip K. Dick’in We Can Remember It for You Wholesale kitabını bir sahafta görüp, 150TL’ye satın almıştım. Hayatımda para harcayarak satın aldığım en güzel şeylerin başında gelebilir.

Şimdi gözümün önüne geldi yeniden, aklımda toparlamışken bir şey anlatmak istiyorum. Kitabın adına kitabı satın alırken dikkat etmemiştim. Her gördüğümde bir boşluğa düşüyorum.

Okumaya devam et

Luadun’Dal Efsanesi Eserimi Yeniden Yayımlatma Serüvenim

Klişeleşmiş kalıplar yerine şunu yazacağım: Sanırım eseriniz üzerinde ne kadar zaman ayırdığınız ya da ne kadar özenli yazdığınızın hiçbir önemi yok. Bir roman ya da öykü kitabı yazdıysanız, eğer isminiz biliniyorsa yayımlanıyor, diye düşünmeye başladım. Size birkaç şeyden bahsetmek istiyorum.

Okumaya devam et