Yazar arşivleri: Deniz Kocatürk

Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

Deniz Kocatürk hakkında

Kendi dünyamın hikâye anlatıcısıyım ve bu dünyada yaşanan hayali olaylarla ilgili romanlar ve hikâyeler yazıyorum. Bütün hikâyelerim Luadun'Dal Efsanesi ile ilgili değil, ve yazdığım her içerikte insanlara olumlu bir şekilde yön vermeyi hedefliyorum. Hem insanların hayatlarına hem de dünyaya eserlerimle olumlu yön vermek, mutluluk ve anlam katmak istiyorum.

Luadun’Dal Efsanesi Karakterleri: Milonia

Milonia, Luadun’Dal Efsanesi serisini yazarken en çok özendiğim karakterlerden bir tanesidir. Bir dünya yarattığınız zaman, yarattığınız bu dünyanın sahip olduğu karakter dediğimiz kişilikler, sanki gerçekten sizinle birlikte sizin dünyanızda yaşıyormuş gibi hissedersiniz. Milonia’nın yeri benim için her zaman ayrıydı. Kendisini gerçek hayatta karşılaştığım kimseye benzetemiyorum ve herhangi bir kişiyi örnek alarak yazmadım.

Okumaya devam et

Luadun’Dal Efsanesi Karakterleri: Octavius ve Dhaki

Octavius ve Dhaki, Guiscard’ın yolculuğunda onun yanında olan en yakın arkadaşlarıydı.

Okumaya devam et

Luadun’Dal Efsanesi Karakterleri: Guiscard

Luadun’Dal Efsanesi: Kayıp Şövlaye’nin ana kahramanıdır. Nordiborg göçmeni ailesinin tek çocuğu olarak dünyaya geldi. Anne ve babasının ölümünün ardından, Medietas Lejyonu’na katılma kararı aldı. Lejyonla birlikte katıldığı ilk savaşı ne yazık ki mağlubiyetle sonuçlandı. Bu mağlubiyet aslında onun için yeni bir başlangıç oldu. Arkadaşlarıyla birlikte savaş meydanından kaçarken sığındıkları bir köyde başlayan maceraları, onun hayata tutunmasını sağladı.

Okumaya devam et

Luadun’Dal Efsanesi Üçlemesi Hakkında

Merhaba, 

Luadun’Dal Efsanesi: Kayıp Şövalye adlı ilk fantastik kitabım yayımlandığında ilgiyle karşılandı. Öncelikle, kitabı okuyup pek değerli yorumlarını esirgemeyen okurlarıma teşekkürlerimi iletiyorum. 

Haberini paylaşmak istediğim konu ise yine Luadun’Dal Efsanesi adlı fantastik serüvenin devamı ile ilgili; daha önce bu konuya hiç değinmedim, ancak ilk kitap ilgiyle karşılandığı için duyurmak istedim.

Okumaya devam et

Kısa Hikâye: Ihlamur Kokusu

Ihlamur Kokusu, sanatın ve sözcüklerin gücünü aşıp, sevginin iyileştirici ve dönüştürücü gücünü merkeze alarak sizi bir yolculuğa çıkarır. Burada, Ozanlar Kraliçesi Iorwen’in yaşadığı olayları görürüz. O müziğiyle insanları etkileme yeteneğini aşmıştır artık ve fedakarlıklar yaptığı bir serüvene atılır.
Siz okurken, müziğin ve şiirin ötesinde, iki insanın birbirine duyduğu bağlılığın bir mucizeyi nasıl mümkün kıldığını anlarsınız. Aslında gerçek şifa, o çok büyüttüğümüz sözüm ona mücevherlerin büyüsünde değildir, sevginin insanlar arasındaki en güçlü bağ olduğu gerçeğinde yatar.

Okumaya devam et

Kısa Hikâye: Ejderha Nefreti

Bir zamanlar hüküm süren kralların ve kraliçelerin yerini ejderhaların aldığı bir diyar düşünün. Burada insanların, duyarsız ve arsız gücünü ve otoritesinin doğasını sorgulayan ejderhalar vardır.
Savaşın eşiğinde olan bir şehirde, bir savaşçı ve ozan Lena’nın, krallığın düşüşünü ve Ejder Kral’ın yükselişini ele alan şarkısıyla, bireysel yeteneklerin ve sanatın tarihin akışını değiştirmedeki rolünü keşfediyorsunuz.
Bu diyarda nice krallar ve kraliçeler düşmüştür, ardından yine de filizlenerek yeni bir düzenin kurulmuştur. Buradaki serüven sizi sadece bir gizemli bir entrikanın beşiğine değil aynı zamanda güç, sadakat ve aşk kavramlarının da sınandığı, derin bir dönüşüme taşır.

Okumaya devam et

Kısa Hikâye: Şakayık Şövalyesi

Yazdığım her eseri severim, değer veririm ve canımdan bir canmış gibi önemserim. Gel gelelim, Şakayık Şövalyesi benim ilk göz ağrımdır. Dolayısıyla, bu öyküden biraz bahsetmek isterim.
Şakayık Şövalyesi, kahramanlık ve onur kavramlarını yeniden tanımlar bence, çünkü geleneksel bir prensesi kurtar misyonunun anlamlı bir yolculuğa dönüştürür. Uçan Ayı Hanı’ndaki söylentilerle başlayan serüven, şövalye olma hayaliyle yanıp tutuaşn Dun Loreth’i, Prenses Allenora’yı kurtarması için Buz Kılıç Gölü’nün ötesindeki Seroll Unth Kalesi’ne gönderir. Söylentiler olsa da bu görev, Dun Loreth’in beklediği gibi ejderha ve düşmanlarla dolu epik bir sefer değildir. Bu onun iç dünyasıyla yüzleşmesini gerektiren, çok daha derin bir sınava dönüşür. Öykü gerçek cesaretin düşmanı kılıçla yenmek değil, beklenmedik gerçeklerle yüzleşmek ve başkalarının kendileri için güdeceği, hayatlarına yöne vereceğini düşündükleri iradelerine saygı duymayı anlatır.
Dun Loreth, prensesin aslında bir Kış Ejderhası olarak adlandırlan Kırağı tarafından neden tutsak edildiğini öğrenir. Bu durum, onun şövalyelik yeminlerinin ve sadakat kavramının ne anlama geldiğini sorgulamasına yol açar. Prenses Allenora’nın kendi kaderini belirleme hakkına saygı göstermesiyle, Dun Loreth’in sadakati ve onuru yeni bir boyut kazanır.
Şakayık Şövalyeliği’nin düsturları sadakat, cesaret ve saygı ilkeleri üzerine kurulmuştur, ve Dun Loreth, bu üç temel erdemi tüm varlıklar için benimser. Öykü bize der ki, güç ve onur dışsal değil, içsel bir olgudur, fiziksel savaştan daha güçlü olan zihinsel ve ruhani bir dönüşümdür.

Okumaya devam et

Luadun’Dal Efsanesi Karakterleri: Claudius

Claudius, Tempius ve Hermina’nın ortanca çocuğu olarak, büyük tufandan sonra birinci çağın 159’uncu yılında doğdu. O bütünüyle babasına benziyordu, öyle ki fiziksel yapısı gerçekten bir yaşayan tanrının özelliklerini taşıyordu.

Zaman içerisinde yeni bilgiler öğrendikçe Tempius’un gözüne girmeye başladı. Çevikliği sadece fiziksel değil zihinsel olarak da kendisini gösteriyordu. O, babası Tempius için Nordiborg’u yönetebilecek yegâne insandı.

Okumaya devam et

Kısa Hikâye: Ötediyarın Geçitleri

Yaşlı ve Kadim Aurelius ölmüştür. Aquila artık Aurelia Latium’un kraliçesi olmuştur. O, krallığını şer kehanetten kurtarmak için Ötediyar’ın Geçitlerini kapatacak büyüyü bulmak üzere bir yolculuğa çıkması gerekir.
Arayış, yalnızca büyülü bir nesneye ulaşmanın zorluğunu ve gerektirdiği fedakarlıklar üzerine yoğunlaşmamaktadır. Temelde görevin ve liderliğin anlamının sorgulandığı bir içsel yolculuğu da anlatmaktadır. Aquila’ya yol gösteren Alathar’ın aslında uzun zaman önce ölmüş bir ruh olduğunu öğrenmesiyle serüven, fiziksel varlığın ötesindeki fedakârlığın ve bir amaca olan bağlılığın gücüne vurgu yapar.
Aquila en büyük kahramanlığın, tıpkı babası gibi, bir miras bırakma cesaretinde ve bu mirasın ölümden sonra bile devam edebileceği fikrinde yattığını öğrenir.

Okumaya devam et